Karaman, bir masal gibi

TAKİP ET

Bisküvinin ilk başlangıç yıllarıydı

Bisküvinin ilk başlangıç yıllarıydı. O yıllarda Tüm Anadolu'da olduğu gibi Karaman da uykudan uyanmanın arifesindeydi. Ticaret girişimcilik, müteşebbis ruh, yatırımcı bunların bile tam anlam ve tanımı bilinmiyordu. Her birine ticaret erbabı deniliyordu. Lakin ticarette o yıllarda İstanbul gibi büyük şehirlerde gücünü gösteriyordu. Küçük şehirler de yok noktasında veya sınırlı zanaatkarların elindeydi. Karaman güzel Anadolu’nun orta yerinde sakin neşeli huzurlu bir şehriydi.

Karaman da eskiden güvenli bir şehirdi. Bazen kapının kilitlenmesine bile gerek kalmadan komşu evlerine oturmaya gidilirdi. Her bir evin birbirine uzaklığı kilometrelerce ölçülmez adım boyu ile bilinirdi. Öyle kıvrım kıvrım yollarımızda yoktu tek bir yoldan istediğin sokağa da çıkılırdı. Her bir yiyeceğimiz doğal temizdi. Paketli işlenmiş ürün çok az bulunurdu. Evlerimizi, bahçelerimizi, balkonlarımızı, kapı önlerimizi süs çiçekleri süslerdi. Mahalle ve sokaklarımız eğlence oyun ve park alanlarımızdı.

Düğünlerimizde genellikle kır düğünü olurdu. Masraflı da değildi, masrafları da kız oğlan tarafı karşılıklı üstlenecek kadar cömert olurdu. Eskiden düğün salonlarımız düğünler yapılması için hazırlanmış özel alanlardı. Halk sadece düğünlerde ipeksi özel kıyafetlerini giyer düğün yerine gelirdi. Düğün sahibi de gelen misafirlerini kapıda karşılar "Hoş geldiniz" derdi. Düğün salonları havada hareketsiz asılı balonlarla süslenirdi. Düğünlerde şenlikler yapılır bazen de kadınlar erkek kılığına girer eğlenceler düzenlerdi. Ama kır düğünleri eski düğünler ne kadar coşkulu sıcak ve neşeli idi. Olağan üstü saf ve temiz duygularla kadınlara kızlara, erkekler de eşlik ederdi. Daha sonra maile düğün salonlarımız oldu. Büyük organizasyonlu bu gibi yerlere ilk zamanlar Karaman'ın en seçkin en zengin toplulukların toplandığı düğün yerleri olurken şimdiler de herkesin gidebileceği alanlar oldu.

Eskiden sevgililer duvar diplerinde buluşuyor birbirlerine duvarın kovuklarına mektuplarını bırakıyorlardı. Eskiden kızlarımız gül suyu mis ile kokulanıyor fondoten ile pudralanıyor gözlerine sürme ellerine kına yakıyorlardı. Bu şekilde de nişanlılarının ellerini tutuyorlardı. Yanında en az bir iki abla, kardeş olmadan da nişanlısı ile yan yana sokağa salınmıyordu. Nişanlı kişiler yan yan elleri askıda birbirlerine dokundurmadan durutuyordu.

Lakin bütün bu neşe doğallık saflık temizlik halkın üzerindeki karamsarlığı alıp götürmeye yetmiyordu. Onların üzerlerine serpilmiş karamsarlık tuzlarını eritmeye yetmiyordu. Hatta bu tuz öyle da saydamdı ki bazılarının hayalleri sönmüş, bazıları hayallerini bir yelkenli yapmış denize salmış, bazılarının hayalleri bile yoktu. Bazıları koyun sürüsü gibi kımıldamaksızın birbirlerine bakışarak uyuşmuş yatıyordu. Ölü mü? Sağ mı? Canlı mı? Bilemiyorduk. Sıcağı görünce de öyle de yayılmış hareketsiz yatıyordu. Şehrin yol kenarları elma bahçeleri ağaçları da elma yüklü iken yeni açılmış bisküvi fabrikası da yol kenarında herkes tarafından görülebiliyordu. Meyveler kasalarla toplanıyor pazara götürülüyor toptan alıcıları geliyordu. Pazarda satmaya çalışanlar ise müşteriye hizmet etmek için bekliyor orada da karamsarlık içinde dudakları mor işin aslını işaret ediyordu.

Karaman’da bu şekilde gelişmeler yaşanırken genç girişimci iş adamları da yapacakları yatırımları açacakları işletmeleri görüşüyorlardı. 1980 darbesi sonrası Anadolu halkı yeni uyanmış kanatlanmış uçmaya hazırlanan, her bir yerden şehirden havalanan her bir yerden mantar gibi çoğalan Anadolu kaplanları türüyordu. O Türkleri yok etmeye ezmeyi planlayanlar Türklerin üstündeki tüyleri yolmaya çalışanlar sanki o tüyler de gerçekten de yolunmuş daha irileri güçlüleri de palazlanarak çıkıyordu. Cem Karaca’nın "N’aber nitekim gene geldi şapka" şarkısı o yıllarda meşhur oldu. Dardayım ben dardayım o daracık alanda sıkıştırılmış daraltılmış komutlarla büyütülmüş genç yiğit Anadolu aslanları ise şaha kalkıyor iş gezilerine çıkıyor gözleri yeni ufuklar arıyor. Yeni iş yerleri iş pazar yerleri doğu batı arayış içine giriyorlardı.

Bazıları devlet işlerine girmek için torpil arıyor arsa, ev satıyor, torpil yapacak kişilere yediriyordu.

Karaman, anılarımın yolculuğunda seyretmekten zevk aldığım bir manzaraydı. Hep birlikte bir de sizler seyredin diye kaleme alındı. Öbek öbek, cümle cümle, bir yazı dizisi gibi. Kısacası bu günümüze de şükür, bu günümüze de sahip çıkalım diye. Geçmişten size verebileceğim anlatabileceğim daha parlak ve eğlenceli başka da bir şey yok. Hayat o günleri yaşayanlara güzel. Hayat bir masal gibi akıp gidiyor. Hayat devam ediyor. Geceler ve gündüzler devam ediyor. Yaşadıklarımız birbirini sürüklüyor gidiyor. Bugün de hızını geçmişin yankılarından alıyor.

http://yazarimben1.blogspot.com.tr/