CIA-MAT 2

TAKİP ET

15 Temmuz 2016 tarihinde meydana gelen darbe girişimi hakkında artık söylenenler ve yazılanlar iyiden iyiye azalmış durumda

15 Temmuz 2016 tarihinde meydana gelen darbe girişimi hakkında artık söylenenler ve yazılanlar iyiden iyiye azalmış durumda. Zaten bu durumdan memnun olanların, aslında bu darbe girişiminin sonuçlarından nasıl faydalandıkları da hemen hemen herkes tarafından biliniyor. Özellikle darbe girişiminin akabinde başlatılan demokrasi nöbetlerindeki heyecan, balık hafızalı bazı seçmenlerde kalmamış görünüyor. Zira artık hiçbiri bu konuda konuşmuyor. Fakat şöyle bir durum yaşanıyor ki, emanet akıllarına pompalanan saçma argümanlardan asla vazgeçmiyorlar.

Bunlardan biri de bugün artık darbe ve örgüt üyeliğiyle ilgisinin tamamen yalan olduğu ispat edilen By-Lock adlı uyduruk program. Uyduruk diyorum, çünkü bugüne kadar By-Lock ile yapılan yazışmaların tek satırı bile gün yüzüne çıkartılabilmiş değil. Operasyonlarda delil olarak alınan elektronik cihazların sözümona incelenmesi bile bu uyduruk program hakkında somut delilleri ortaya çıkaramayacak nitelikte. Oysa darbe gecesi darbecilerin birbirleriyle yaptıkları yazışmalar günlerce gazetelerde ve televizyonlarda verilmişken, By-Lock yazışmalarını içeren görüntüler bugün hala muamma.

Peki böylesine kripto gücü yüksek programı kullanan darbecilerin, By-Lock yerine hangi mesajlaşma programıyla yazıştığını biliyor musunuz?

Cevap çok basit; WhatsApp.

Bügün dünyada milyonlarca ve hatta milyarlarca kullanıcı tarafından oldukça aktif kullanılan bu programdaki yazışmalar günlerce gündemi meşgul etmişti. Darbe yapmaya yeltenen aklıevveller, ellerinde By-Lock gibi kripto alanı yüksek bir program yerine herkesin rahatlıkla kullandığı WhatsApp ile haberleşme yolunu seçmişlerdi. Bu durumdan hareketle Türkiye'de WhatsApp kullanan kim varsa darbecilerle işbirliği yaptığı sonucu ortaya çıkıyordu. Boş akıllar ancak böyle zırvalarla doldurulabilirdi.

Tabi bunun yanında önce devletin teknik birimleri tarafından By-Lock kurmacası bulundu. Fakat daha sonra ortaya yine aynı teknik birimler tarafından Mor Beyin adlı başka bir teknik kavram atıldı. Çünkü By-Lock adlı programın kodları birçok mobil uygulamanın kodları arasına yerleştirilmiş ve gülen cemaatiyle uzaktan yakından alakası olmayan isimler sanki Fetö üyesiymiş gibi gösterildi.

Öyle ki, yalanlara inanmak konusunda kimsenin eline su dökemeyecek malum seçmen kitlesi her duyduğuna inandığından, teknik konulardaki cehaletini, içi boş söylemlerle doldurmaya kalktı.

Tabi bu By-Lock zırvasıyla alakasız onbinlerce insana Fetö üyeliği suçlaması yöneltildi. Fakat Fetö'ye her alanda destek verenlerin kılına kimseler dokunamıyordu. Çünkü onlar demokrasi nöbetlerinde en ön sıralarda bayrak sallıyorlar, hava ağarana kadar meydanlarda bedava keklerle ve yine bedava çaylarla semirtiliyorlardı.

Dünyanın en ilginç darbe soruşturmasında oldukça ilginç çifte standartlar da uygulanmıyor değildi. Fetö'nün okul yapması için arsa bağışlayanların yakınları sırf iktidar partisine yakınlıkları yüzünden herhangi bir soruşturmaya tabi tutulmadığı gibi, darbe girişimden birkaç gün öncesine kadar çocuklarını Fetö okullarında okutmaya devam ediyorlardı.

17-25 Aralık sürecinden sonra ortaya çıkan kandırıldık argümanının ardına sığınanların, bu tarihten sonra bile Fetö ile aynı yatağa girdikleri apaçık ortadaydı. Fakat dediğim gibi bu türden isimler soruşturmalara tabi tutulmadıkları gibi, yine bu isimlerin sırf şahsi kin üzerine Fetö ile alakası olmayan isimlerin hayatlarıyla oynadıkları oyun devam ediyordu.

Devlet içinde şöyle bir durum ortaya çıkmıştı; sizin Fetöcünüz, bizim Fetöcümüz...

Yarına kadar başıma bir şey gelmezse ensesi kalın Fetöcülerin, nasıl sütten çıkmış ak kaşığa döndürüldüklerini anlatacağım.

Haydi selametle...