Bu bayram Ömer'in bayramı olsun

TAKİP ET

Ömer Faruk

Ömer Faruk...

Bu şehrin evladı, içimizden biri.

"Ömer! Hayallerini anlat olur mu bodrum katının kırık pencereli kapısını çalıp seni bağrına basan bu güzel yürekli insanlara.."

Belki de çarşıda pazarda onu birçoğumuz gördük, her çocuk gibi meraklı gözlerle etrafına bakınırken. Ömer Faruk... Ailesi gibi gururlu bir genç. 17 yaşına yeni girmiş, genç bir kardeşimiz. 2 kardeşler, bir de baba. Bodrum katında, 2 göz, kömürlükten bozma bir evde, ağır rutubet kokusu içinde, yaşam savaşı veriyorlar.

Fotoğrafları çekilirken ürkek, haberinin yapılmasını istemeyecek kadar da gururlu. O bıçkın bir delikanlı, onu kötü bir hastalık yakalamış. Kanser...

"Sahi Ömer! Akşam ne yedin, ne içtin? Kuru bir kahvaltı sofrasından mı kalktın, yoksa bir kap sıcak yemek geçti mi boğazından? Kişisel ihtiyaçlarını nasıl karşılıyorsun?

Senin temiz ortamlarda bulunman lazım, enfeksiyon kapmaman için. Temiz ve sağlıklı yiyecekler yiyip iyi beslenmen, temiz giyecekler giyip terlememen, sıcakta ve soğukta kalmaman lazım! İlaçlarını zamanında alabiliyor musun Ömer?

İlaç saatinin geldiğini hatırlatan, sana ilaçlarınla birlikte bir bardak su sunan biri var mı yanında? Koca bir günü nasıl geçiriyorsun?

Biliyorsun, senin sıkı bir bakıma, her gün sıcak ve sağlıklı yemeğe, temiz kalmaya, sağlığına çok dikkat etmene ihtiyacın var.

Ömer!

Bir şeyi daha merak ediyorum. Korkmuyor musun hiç Karaman'ın otogarından, Konya'nın otogarına tek başına gidip, bir de oradan o kalabalık ve kargaşa içinde üniversite hastanesine, kemoterapi için gitmeye?

O yaşta bu cesareti ve iradeyi nasıl gösterebiliyorsun? Henüz taze bir fide gibisin... Tüm bunları yapabilmek için biraz erken büyümüş olmuyor musun, erken büyümek nasıl bir duygu Ömer? Anlat bana...

Ömer...

Henüz 17 yaşında. Anne baba ayrılmış. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Onkoloji servisinde, kanser tedavisi görüyor.

Kontrollere gidiyor düzenli aralıklarla.

Tek başına şehirlerarası bir otobüsle gidiyor Konya'ya. Otogardan bir dolmuşa biniyor ve hastaneye ulaşıyor. Orada gerekli ilaçlarını alıyor.

Hasta sahibi amcalar ve teyzeler ilgileniyorlar orada Ömer'le, hastanede kaldığı süre boyunca.

Amcalar ve teyzeler onu çok seviyorlar. Belki de oradaki teyzelerinin sevgisi tam olamasa da, bir nebze anne sevgisine olan ihtiyacına merhem oluyor.

Sonra Ömer, aldığı ağır ilaçların verdiği yorgunluk ve halsizlikle otogara giden dolmuşa biniyor, otogarda inip, Karaman'ın otobüsüne biniyor, evine geliyor..

Gençliğinin bile, henüz farkına varamamış, yaşayamıyor bile.

Anne ve baba yıllar öncesinde ayrılmışlar... Ömer'e belki de; "terli terli su içme! diyen biri hiç olmadı.

Yine kapınızı çalıyoruz KARAMAN! Aslında gönlünüzün kapısını çalıyoruz.

Karaman merkezde Ömer Faruk diye bir genç var.

Kanser hastası.

Nelere mi ihtiyacı var?

Sağlıklı gıdalara...

Duaya,

Sevgiye...

En Önemlisi Ömer'i o rutubetli, bacası akan evden kurtaralım.

Yeni ve temiz bir yatağa, battaniyeye, yastığa...

Yeni giysiler ve ayakkabıya, kitaplara, yeni hikayesini yazmak için, deftere, kaleme...

Siz güzel insanların evlatlarının neye ihtiyacı varsa, Ömer Faruk’un da o şeylere ihtiyacı var.

"Ömer! Hayallerini anlat olur mu bodrum katının kırık pencereli kapısını çalıp, seni bağrına basan bu güzel yürekli insanlara.."

Not: Ömer Faruk fotoğrafların gazetelere verilmesini istemedi. Bu gururlu genci ziyaret etmek isteyenlere, konum bilgisini paylaşacağız.

Kanser ÖMER FARUK